“Zor bir çocukluk geçirdim. Büyüyünce herkese yardım edebilmek için Allah’a hep dua ederdim. 2000 yılında Akşehir’de bir deprem yaşandı. Ben askerdeydim, teskereme 20 gün kalmıştı. İzin alıp gelince evimizin hasar gördüğünü öğrendim. Kızılay okulun yanına çadır kurmuş ve ailemi oraya yerleştirmişti, hiç unutmuyorum 57 numaralı çadırdı. Kıştı, o gece kar yağdı. Sabah o karın içine Kızılay çadırında uyandım. Sonra askerlik bitti ve Kızılay ile yeniden yolumuz kesişti.”
“Kızılay’da işe kalorifer yakarak başladım. Sonra aşevinde yemek dağıttım, ihtiyaç sahiplerine gittim. Her geçen gün insanlarla bağım daha da güçlenmeye başladı. Bu süre içinde çok şeye şahit oldum. Sevginin, ilginin yemekten daha değerli, daha doyurucu olduğunu öğrendim. Evlerine gittiğimizde görüyoruz ki ihtiyaç sahiplerinin ekmekten çok sevgiye, ilgiye ihtiyacı var. Gittiğimizde bizi tutar, saatlerce konuşmaya çalışırlar. Maalesef bunların bir çoğu çevresi tarafından yalnızlığa itilmiş insanlar. Bu yüzden bizi görünce bırakmak istemiyorlar. Onları dinleyelim istiyorlar. Gitmeyin, diyorlar.”
“Bize başvuranların evini bizzat kendim gidip incelerim. Çünkü gıda yardımı dışında nelere ihtiyacı olduğunu da görmek isterim. Sonra Kızılay olarak halledebildiğimiz her şeyi yaparız, esnafı, eşi dostu bilgilendirir birkaç saatte sorunu çözmeye çalışırız. Tüm bu yolculukta beni en çok bir anda her şeyini kaybedenler üzüyor. Yeniden tutunmaya çalışıyorlar ama ne yapacaklarını bilemiyorlar. Utanıyorlar, alışkanlıklarını terk etmek zorunda kalıyorlar. Günlük hayatta önemsemedikleri her şey bir anda ihtiyaç oluveriyor.”
“15 yıl önce gelin arabalarının önünü kesen 3 çocuk vardı. Bir gün çağırıp ‘Arabaların önünü keseceğinize bana yardım edin, oradan ne kadar kazanıyorsanız size o kadarını vereceğim.’ dedim. O çocuklar 15 yıl Kızılay’da gönüllü oldular, şimdi biri mühendis oldu, diğer ikisi farklı görevlerde çalışıyor. Anlatmak istediğim şu: İnsanlara yardım ettiğimizde değil, onların hayatını değiştirdiğimizde Kızılaycı oluruz. Amacımız günübirlik bir iyilik değil, insanların hayatlarını değiştirebilmek. Herkes sokaktaki çocuğa beş lira verebilir ama mevzu onu yetiştirebilmek.”
“Eskiden yemeğimizi yiyenler şimdi bağış yapmaya geliyor. Buraya ayakkabısız, montsuz gelip şimdi çok güzel hayatları olan çocuklar var. Onlar bizi unutmuyor. Kızılay’ı gördüklerinde saygı duyuyorlar. Beni en çok onları görmek mutlu ediyor. Çünkü yaptığınız iyiliğin nereye gittiğini görüyorum.”