“Kızım, Ben Özür Dilemek İçin Aradım”

28/07/2020 PAYLAŞ:   

“Kızım, ben özür dilemek için aradım.”

 

Telefonun ucunda mahcup bir ses vardı. İlk anda neden özür dilediğini anlayamadım. Devam etti:

“Kızım, size söz vermiştik ama bizim bey yanlışlıkla başka kuruma göndermiş.”

 

Yine anlayamamıştım. Neyin sözünü vermişti acaba? Mahcubiyeti beni de utandırdı, kısık bir sesle anlayamadığımı söyledim.

 

“Biz kurbanı Kızılay’a bağışlayacağımızı söylemiştik. Bey maaşını aldıktan sonra bankaya gitmiş. ‘Kurbanımı Kızılay’a bağışlayın.’ demiş ama bankacı yanlışlıkla başka kuruma göndermiş.”

 

Teyze anlatmaya devam ettikçe ardında amcanın sesini duyuyordum. “Söyle” diyordu, “Parayı ödedikten fark ettiğimi söyle, kusura bakmasınlar.”

 

Bunlar her yıl kurbanlarını bize bağışlayan insanlardı. Bu yıl da kendilerine çalışma yapacağımız ülkeler hakkında bilgi verilince, bağış yapacaklarını söylemişler. Şimdi kurbanları başka kuruma gidince hem gönülleri rahat etmemiş hem de bize karşı mahcup hissetmişler. Amca parayı geri istese de bankacı işlemi yaptığını söylemiş. Teyzenin sustuğu yerde amcanın sesi yükseliyordu. “Param olsa ikincisini keserdim. İnşallah seneye kurbanımı Kızılay’a vereceğim.” diyordu. 

 

Teyzenin ağlamaklı bir sesi vardı. Ona üzülmemesini, bağışının her halükarda ihtiyaç sahiplerine gideceğini söyledim. “Biz ya da onlar fark etmez, gönlünüz rahat olsun.” dedim.

 

Teyzeyi uzun süre teselli etmeye çalışınca teşekkür etti, rahatladığını söyledi. Karşımda iki Anadolu insanı vardı. Söyledikleri, söyleme biçimleri o kadar samimiydi ki adlarını bile sormayı unuttum. Muhtemelen yetmiş yaşını aşkın bu teyze ve amca telefonumuzu nereden bulmuşlardı? Konuşma bittiğinde içimde tarifsiz bir mutluluk vardı. Verdiği sözü her şeyden değerli gören insanların hâlâ var olduğunu bilmenin mutlululuğu…

 

Gamze Batmaz

Türk Kızılay Bağış Yönetimi Direktörlüğü 

 

Bu hikâyeden 3 gün sonra aynı teyzemiz yine aradı. Verdikleri sözü tutmak istiyorlardı. Zor duruma düşeceklerse bağış yapmalarının uygun olmadığını söyledik. Fakat onlar için “söz” her şeyden önce geliyordu.