Gazze'ye geçen yardımların koordinasyonu konusunda görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirten Türk Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, Gazze'ye Refah Kapısı'ndan günde en fazla 20 tırın girdiğini ifade ederek, “Bu olay yaşanmadan önce ticari tırlarla 400, insani malzemeler açısından minimum 100 tırın Gazze için gerekli olduğunu biliyoruz. Yardımı oraya ulaştırmak için mutlaka insani yardım koridorunun yeterli büyüklükte açılması lazım.” dedi.
Türk Kızılay bir yandan Gazze’deki sivillere yardım ulaştırmaya çalışırken daha fazla yardım ulaştırmak için de resmi makamlarla görüşmelerini sürdürüyor. Gazze’ye yardımların arttırılması için yürütülen diplomatik görüşmeler hakkında bilgi veren ve dünyanın dört bir tarafında Gazze'ye yardım etmek isteyenler olduğunu aktaran Türk Kızılay Genel Başkanı Prof. Dr. Fatma Meriç Yılmaz, “Herkesin içi yanıyor, herkes bir şekilde o yardımların Gazze'ye girmesi konusunda hemfikir. Mısır Kızılayı, Filistin Kızılayı ile yardımlar konusunda çalışıyoruz. Gazze içerisindeki yerel personelimiz de orada sıcak yemek, insani yardım malzemesi dağıtmaya devam ediyorlar.” diye konuştu.
“Gazze’deki Filistin Kızılay Deposunda İnsani Yardım Malzemeleri Bulunuyordu”
Bombalanan Filistin Kızılayı’nın deposunun son durumuna ilişkin de bilgi veren Yılmaz, şöyle konuştu: “İnsani yardım alanlarının bombalanmaması, ki biliyorsunuz daha geçen gün Filistin Kızılayı’na yardım ederek 4 senede inşa ettirdiğimiz ve insani yardım lojistik deposu da bombalandı ve ciddi hasar gördü. Orada insani yardım malzemeleri bulunuyordu. Lojistik deposunun vurulması insani yardım lojistiğinin de sekteye uğraması demek. Hastaneler, ibadethaneler, okullar, insani yardım alanları bombalanıyor. Bunu hiçbirimizin kabul etmesi mümkün değil.”
BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyelerinin Büyükelçilerine Mektup
Kızılay olarak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin Türkiye’deki büyükelçiliklerine mektup yazdıklarını da belirten Yılmaz, mektupta insani hukukun, hukukun üstünlüğünün ve insan onurunun korunması için gereken tarihi yükün omuzlarında olduğunu belirttiklerini aktardı.
Genel Başkan Yılmaz, silahlı çatışmanın neden olduğu kadın ve çocuklar başta olmak üzere sivil ölümlerine, sağlık personeline ve tesislerine saldırılara, hayatının devamı için elzem olan sivil nesnelere yönelik zarara ve ihtiyaçlara oranla çok sınırlı miktardaki insani yardım temin edilebilmesine dikkat çeken mektupta şu satırları kaleme aldı:
“Ekselansları,
Bu mektubu İsrail ile Gazze arasındaki düşmanlıklara ilişkin hissetmekte olduğumuz insani kaygılarımızı dile getirmek ve uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasında birincil sorumluluğa sahip Birleşmiş Milletler organı olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Daimî Üye Devleti'nin bir diplomatik misyonu olmanız dolayısıyla sizlere ithafen yazmaktayım.
Bizler, uygar bir dünya olarak, 7 Ekim'den bu yana benzeri görülmemiş bir kırılma ve insanlık trajedisiyle karşı karşıya kalmakta ve insanlığın ortak mirası olan, silahlı çatışmanın tüm ilke ve kurallarına artık İsrail-Gazze arasındaki çatışmada uygulanmamış olduğuna tanık olmaktayız. Başvurulan yöntemler ve savaşçıların kaydedilen davranışları, savaşın temel ilke ve kurallarını dahi ihlal ederek, Uluslararası İnsancıl Hukuk’ta tanımlanan askeri gereklilik olarak kabul edilebilir eşiğin çok ötesinde bir şiddet seviyesine neden olmuştur.
9.000'in üzerinde can kaybı ve 25.000'in üzerinde insanın yaralanması, hedef ayrımı, orantılılık ve tedbir ilkelerinin sivilleri esirgemek ve korumak adına mevcut olmadığını göstermiştir. Bu rakamları daha da korkutucu hale getiren ve tanık olması acı veren gerçek ise hayatını kaybedenlerin yüzde 66'sından fazlasının kadın ve çocuklardan oluşmasıdır.
Diğer elim gerçekler ise, bildirildiğine göre 1 milyondan fazla insanın yerinden edildiği, Gazze'deki konutların yüzde 45'inin yıkıldığı ya da hasar görmüş ve su tüketiminde çatışma öncesi seviyeye göre yüzde 92'lık bir azalma olduğudur; hastanelerin üçte birinin ve birincil sağlık ünitelerinin üçte birinin artık işlevsiz olması tam anlamıyla insanlık dışı ve içler acısı koşulları göstermektedir.
Çatışmayı insanlıktan çıkararak insanların acılarını hafifletmeye yer bırakmayan bir başka endişe yaratan durum ise, sağlık tesislerine yönelik kasıtlı veya tesadüfi saldırıların sayısının 28 Ekim 2023 tarihi itibarıyla 76'ya ulaşırken aralarında Kızılhaç ve Kızılay Hareketi mensuplarının da bulunduğu 16 sağlık çalışanı ve 38 UNRWA personelinin görevleri esnasında öldürülmüş olması ve sağlık hizmetlerine erişimin neredeyse imkânsız hale getirilmiş olmasıdır.
Dahası, 21 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze'ye yalnızca 84 kamyonun girmesine izin verilmesi, faal durumdaki hastanelerin ve diğer sağlık ünitelerinin donatılması ve tedarik edilmesi ya da etkilenen nüfusun acil insani ihtiyaçlarının karşılanması için yeterli değildir; bu da zaten zor olan koşulları daha da kötüleştirerek insanları hayat kurtarıcı tedavi ve ihtiyaç duyulan insani yardımdan yoksun bırakmaktadır.
Sayın Büyükelçi,
Solferino'dan bu yana insanoğlunun, mürekkebine kan ve gözyaşı karışarak yazmış olduğu Uluslararası İnsani Hukuk'un gelenek ve kurallarının, bu derece sivil kayıpları, mülki nesnelere ve altyapılara verilen bu derece hasarı açıklayabilmemiz için bize alan bıraktığını önemle vurgulamak isterim.
Yaralı ve hastaların toplanmasına, tedavi ve bakımına olanak sağlayacak, aynı zamanda insani yardımların engelsiz geçişini kolaylaştıracak olan insani ateşkes olmadan geçen her dakika, bizleri bu derece yoğun nüfuslu bir bölgede çok daha büyük kayıpların görüleceği bir noktaya taşımaktadır.
Bu nedenle, BM Tüzüğünde belirtildiği üzere insan onuru ve değerinin temelini oluşturan temel insan hakları olan sivilleri koruma sorumluluğunuzu hatırlatarak;
BM Güvenlik Konseyi'nin daimî üyesi olarak ilgili Üye Devletinizi, sivillerin insani bir şekilde tıbbi tedavi görmelerini ve Uluslararası İnsancıl Hukuk’un gerektirdiği şekilde hayat kurtaran insani yardıma erişebilmelerini amacıyla insani ateşkes sağlayarak acil bir şekilde harekete geçmeye çağırmaktayım.
Bizler, Türk Kızılay, Kızılhaç ve Kızılay Hareketi bileşenleri ve daha geniş insani toplumla birlikte, endişe verici ihtiyaçlara yanıt vermeye kararlı ve hazır olduğumuzu belirtmek isterim. Bu nedenle, ihtiyaçlarla orantılı olarak güvenli ve engelsiz bir şekilde insani erişim sağlanmasını talep etmekteyiz.
Bu tarihsel sorumluluk, uygar bir dünyanın bireyleri olarak üzerimize düşen bir görevdir. Hukukun üstünlüğünü ve insan onurunu korumak, böylece uluslar arasındaki barışın daha fazla şiddet kavramıyla tehdit altında kalmasını engellemek Birlemiş Milletlerin var olma nedenidir.
Aksi durumun yükünü üstlenmek, bizleri gelecek nesiller tarafından normsuz bir dünyanın yaratıcıları olarak yargılanabilir hale getirecektir.”
X